25 Aralık 2011 Pazar

Hayat, hay at, ha yat, H ayat.

Finaller yaklaşırken bi uğramak gerekti buralara.

Bi ara size kore dizilerimi boy boy yazıcam.Tuvalet kağıdına dönecek burası resimlerle. Vazgeçemiyorum bir türlü şunlardan yahu. Ergenleri geçtim resmen. Zaten hep şu çekik gözlülere bi sempatikliğim olmuştur. Neden acaba? Kan mı çekiyor dersiniz. Bilemiyorum da onları sevmemdeki en büyük etken küçükken izlemekten zevk aldığım Jackie Chan'dir.
Nasıl güzel bi varlıksın sen nasıl iyi bi oyuncusun. Harika. Filmlerini izlemek o kadar güzel oluyor ki. Adam bi kere dublör kullanmıyor. Bizim Cüneyt abimiz gibi masallah :F

Wikipediadan biraz bilgi alırsak;

Chan Kong-Sang ya da Jackie Chan Sing Lung ya da bilinen adıyla Jackie Chan (d. 7 Nisan 1954, Hong Kong), dövüş ustası, aktör, yönetmen, figüran ve şarkıcıdır.

Oyunculuk kariyerinde dublörlük ve figüranlık yaptığı filmler de görülür, Bruce Lee'nin başrolde oynadığı Ejder Kalesi filmi bunlardan biridir. Tehlikeli sahnelerin çoğunda dublör, ip veya özel efekt kullanmamıştır, bu yüzden pek çok kez kolundan, bacağından ve burnundan yaralanmıştır.

Jackie Chan akıcı bir şekilde Kantonca, Mandarin ve İngilizce konuşabilmekte ve aynı zamanda biraz, Almanca, Korece ve Japoncanın yanı sıra biraz İspanyolca konuşabilmektedir.


Bu çekiklerin niye sesi de güzel oluyor. Ay çatlıcam *.*

Jakie'den sonra ikinci numara tabii ki Jet Li. Kendisi harikulede bi oyunculuğa sahip. "Ejderin Öpücüğü" filmi ilk izlediğimde canevimden vurmuştu beni.


Bu gülüşte ne! Aman yarabbim! Bu kadar sırıtma sen :o


Bu daha iyi gibi.

Wikipedia;

Jet Li (gerçek ismi: Li Lian-jie) (d. 26 Nisan 1963, Pekin, Çin), Dövüş sanatları oyuncusu, aktör, Wushu şampiyonu ve uluslararası film yıldızı.Tsui Hark'ın yönettiği Once Upon a Time in China (1992) filminde gerçek hayat halk kahramanı ve en büyük Kung Fu ustası Wong Fei Hung rolü ile ünlendi.

Sende harikasın bebeğim.

to be continued..

21 Kasım 2011 Pazartesi

D de del deli delir delirm delirme delirmek deli


Vizelere sıra geldi. Zorluğundan ziyade çalışması zor geliyor asıl. İlk senenin verdiği zorluk bunlar. Bilemiyorum da hep gecelerler ya hani, sabahladım olayını başarabilmemin imkanı yok, büyüyor gözümde.. Oturup çalışsan gözüne uyku giriyor yani kapanıyor..  Bide hani şey var odana misafir gelse, ders çalışırken laflasa :)) Yurt gibisi yok, evet. Allah diyorum, ders çalışmak imkansızlaştıran varlıklar.. İnsanlar anlamıyor halden nedense.. Neyse. Okumak zor bazen. Bırakmak düşüncesi kaplıyor içimi. Vize/final zamanı okulu bırak evlen düşüncesi zamanı, ama susturuyorum onu.. Öyle işte..

Hatice bırak peşimi süm ayrılda gel emoş 3 harflilerden hayır gelmez sevoş istanbul bizden bütyük şekerimmm :))

29 Ekim 2011 Cumartesi

Varım o zaman düşünürüm!

İlk başta 29 ekim kutlu olsun diyorum. Güzel başlayalım birazcık ağırdan alalım ama ağırlaşacak.

Bu fikrimi benimsemeye bilirsiniz ama söyleyeceğim. Van olayına içten üzülmüş değilim. Sadece 7,2lik bi depremin yaratacağı psikolojik bozukluğu düşünüyorum. Tanrım şuan söylediklerime kızıp, buraya da bi deprem yollayabilir ama düşüncelerim bunlar. Doğudan vazgeçmiş değilim. Edirne'den Van'a bu vatan bizimdir arkadaş.
Söz konusu o kişiler olunca bilemiyorum, acıyamıyorum. Belki olanları, güncel yaşananları görmediğim içindir bu düşünceler. Sadece kulaktan duymalarım var. Tv açıp durumu gözlemleme sansım olmadı. 

Egede yaşadığım için deprem korkusu var içimde. Yaşanan depreme duyunce "ne 7,2 mi? oha çok büyük!" dedim o an. Orada olanları değilde kafamda daha çok "ben yaşasam nasıl olurdu durumum" diye düşündüm. Nerde ve ne durumda.. Ama işte dediğim gibi üzülemedim bi türlü. Doğuda yasanan çirkin olaylar yüzünden belkide.. büyük etken farkındayım. Adamlara kinim var bi kere sonuçta. Kardeş gibi yaşayamıyorlarsa ırkçıyım arkadaş! Hepimiz aynı toprakta yaşıyoruz sonuçta ve aynı havayı soluyoruz. Devlet hepimize hizmet ediyor (?) hepimize aynı kazığı sokuyor. Ne bu çatışma, ne bu çekememezlik, ne bu ölümler ya! Anlamıyorum Allah hepinizin bin belasını versin.

Globalleşen yaşadığımız dünyada her gün yeni teknolojiler çıkarken biz gerileşen toplum oluyoruz. Niye benim doğum batım gibi gelişmiş değil? Niye insanlar açık görüşlü değil, niye bu geri kafalılık? Niye dünyaya ayak uydurmuyoruz!?! Ne bu savaş ya! Afedersiniz de Allah belanızı versin manyak herifler geberince hepimiz aynı toprağa girip börtü böcek tarafından yenilip çürüyeceğiz ve ruhumuz aynı yere gidecek. Ne yani bunlar ya? Niye böyleyiz, niye böylesiniz, niye hayat buna zorluyor?...

29 ekimi kutlayamamak, cağnım o al bayrağımı sallayamamak, çok koydu bu sene. Doğunun acısı yüzünden kutlama iptal edilmiş. Bak şu işe şimdi. O deprem olmasa ülkemizde başka acılar yokmuş gibi boş konuşuluyor. Neymiş efendim, bayram edilmezmiş. Eee, kurbanda kesmeyelim o vakit. Ne bunlar ya. Tamam acımız çok, onlara saygısızlık etmiş oluyoruz. Pekiii bu topraklarda, sırf gelecek nesil için, bedenlerini siper eden atalarıma ayıp değil mi? Bu bayram onlara bir bakıma anmak, minnet göstermek değil de ne? Ahaa adamlara yardım ettik, sonra ne oldu?? Mehmetçiğime silah doğrultular, onlara uzatılan elleri kesiyor namussuzlar. Yardım eden bizlerde kabahat. Oyy oyy acılarını yediklerim. Ayıp yahuu ayıp. Neymiş efendim evlerinde durmuyorlarmışta dışarıda üşüyorlarmışmış. Ulan askerlerde size hizmet etmek için canla başla çalışıyorlar, onlarınki de can, onlarda üşüyor! Ne bu olanlar, olum ne ayaksınız siz? Bu deprem kafanıza dank etmek yerine niye bizim aleyhimize kullanırsınız siz, ya nasıl insanlarsınız?

Anlamıyorum izleyici anlamıyorum.

İnsanlar aç, insanlar susuz, insanlar yalnız ve insanlar kötü..!

11 Ekim 2011 Salı

Ot-bok meselesi

Ne yağmur yağdı öyle yahuu? Berbat bişi. Yağmuru sever tabii şemsiyesinin altında iki kişilik yeri olanlar. O şemsiye hepte küçüktür. Yağmur değilde sıcaktan ıslanırsın o an. İçten gelen değil yanından gelen sıcaklıktır bu. Biz hem üşüyoruz hem sırılsıklam oluyoruz onsuz hepte irezil oluyoruz. O ne yağmurdur o nasıl havadır.. Islandığıma mı yanayım, millet koluna manitasını takmış kıs kıs gülmesine mi yanayım, bu yağmurun oldukçe sıradan bi yağmur olmasına mı.. Sinir krizi geçiriyordum yahu resmen!

Kampüsten çıkıp merkeze geldim. Havada kötü zaten. 15dk mesafedeki yerde aşırı yağıs olduğu haberini aldık bende elimde şemsiyem var rahatım diy geçiniyorum. Kerocum da benden sonra ki otobüse binince hadi dedim onu da alayım beraber gidelim evimize(!) Kerocum geldi hemen sevindirik oldu onu beklediğimi görünce kanatlar altına aldım oracıkta onu hafif atıştırmaya basladı o anda sağda solda da sevgi böcekleri dolanıyor. Şemsiyemi açtım azcık yürüdük yağmur yağmuyor resmen şişe boşalıyor üstümüze :) sen misin bekleyen.. Bi dükkana girelimde diner dedik. Defactoya girdik az bişiler baktık. PEk bişi yoktu. Sıkıldık çıktık. Anammm dışarısı sel olmuş sel. Ne kadar kötüydü öyle. Muğlanın alt yapısı 0'mış meğer. Kanalizasyon kapağı mı ne halt oluyorsa ondan havaya doğru su fışkırıyordu meydanda böyle egzantrik bişi di. Muğlayı gören bilir bide dağ yamacında gibi. Yağan yağmur asağıya iniyor yukarıdan aşağıya. Aşağıdakiler daha berbat durumdadır. Görmeyi istemem.. Neyse daha sonra bi rüzgar bi fırtına şemsiye kırılacak gibi oldu. Ne kotumuz kaldı ne çeketimiz hele ayakkabılarım hele cağnım nike'larım havuz oldu ayağımın içinde. Yol yol değil ki nehir mübarek. Muğlaya baraj yapmalılar. Süper olur yanına da bi arıtma tesisi. Bu nedir abi rezillik ya bide normali buymuş. Ağırında felç geçiririm sanırım. Zaten beni gidi manyak yağmurdan yıldırımdan şimsekten her bi doğa afetinden korkuyorum ne boku yemeye buraya geldiysem.. Tanrım sonumu hayretsin azizim..
Yalnız bot almak sart oldu. Hiçte çizme falan tarzım falan değildir yani nasıl bişi alacağım bi fikrim yok lakin almak bana farz oldu. O dalga geçtiğim yağmur botları bile fena değil haa. Cicekli böcekli beni bozar ama ^^


Tuvalete gttim, gelicem.

8 Ekim 2011 Cumartesi

"Ben hiv pozitifim... senin anlayacağın dille, ben aids'im"

Bugun bi değişiklik yapıp film izledik oda arkadasımla. Değişiklik dediğime bakmayın aslında. Bi süredir kore dizileriyle yatak arkadaslığımız basladı. Bitmek bilmiyor bi türlü. Bugunde bi tanesini bitirdim (şükürler olsun) yenisine başlamadan oda arkadasımı ayartıp " Gel bi film izleyelim" dedim. Kızı sonunda beraber bi aktivite içine sokmayı başardım. Dışarı gidelim diyorum yok diyor bunu yapalım diyorum yok diyor. Deli ediyor beni ^^ Ama olsun frenliyor beni bi yerde. Gerçi frenlemekte bi yere ka
dar ama du bakalım. Bi süre tanımak lazım. Kerocanım diyorum ona. Neden mi öyle diyorum, düşünün bulun .p

Dizi manyağı olduğum kadar film manyaklığım da vardır benim. Bi ara top10'mu dökerim buraya. Kerocanımda bu konu da eksik. Hayatında bi adam var onun. Tek onun filmlerini müziklerini seviyor dedim ya zar zor aktivite içine soktum. O adam izlemiş diye izledi oda zaten.

Ne izleyelim derken derken "İncir reçeli olsun. Hem o da izlemiş çok sevmiş. Twitter'ına yazmış." dedi. Şaka gibi ya :D o izledi diye onu izlemek istedi. Belki de onunla aynı şeye bakmak mutlu etti bilemiyorum.
Filmi 3-4 kere izledim sanırım. Dayanamadım zaten bıraktım bi yerden sonra uzandım bornozuma sarılıp, ohh.. Uyumuyoru
m uyumuyorum diyip uyudum aslında. Sonunda isimler yukarı akarken uyandım. Verdiğim tepki ise " Ayy horuldamadım di mi uyumuşum harbiden" oldu. İsyan şarkısını bile duymadım hayret doğrusu oysa ne çok severim.. Güzellik göreceli kavramdır ama film o kadar da met edldiği kadar değl bence. Kızla erkek arasındaki diyaloglar güzel bi. Hele o oda da mumların ortasında birbirlerine dokunup;



-Sana dokunmak hayatın içinde durup dinlenmek gibi

+Sana dokunmak nefes almak gibi

-Sana dokunmak tüm kelimeleri yakmak gibi

+Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi

-Sana dokunmak hayatı temize çekmek gibi

+Sana dokunmak ölüme inat gibi



Bu sahne işte harikaydı. Sevmek ve sevilmek ne güzel birşey..

Uykum geldi.



6 Ekim 2011 Perşembe

Yavaş, ağırdan..


Beni gören yaşımdan küçük olduğumu söylüyor. Öyle ki "Hadi canım saka yapıyorsun sen o kadr göstermiyorsun ki" diyor. Bu tepkiyi de daha çok erkekler gösteriyor :F Acayip bişi hani ne olmuş sanki :p Aslında iyi bişi bu. Kim istemez ki yasından küçük göstersin. özellikle biz hanımlar bunu duymaktan büyük haz duyarız :) Ama liseli olduğuu zannederseler ayarlarımın koptuğu andır cidden. Daha da küçültte cebine gireyim abi ne yaptın ya. Çüşünüz oha..

Bugun küçük arkadas topluluğuna (sürü sanırım, koyun sürüsü) katıldım. Herşeyi dalgaya alıyorlar ciddi birşey konuşulmuyor. Zamanla insanları çözücem ama suan için erken. Onlar için yorum yapmıyorum ama bugun dünden güzel geçti :) Sevmek ve sevilmek güzel birşey. Kendimi iyi hissettiriyor. Sizin içinde öyle değil mi izleyici?

Ayrıca; sabah 8.30 da ders m olur azizim? Zaten 4saatlik dersi 2 saate yapıp bırakıyorlar. 8.30 da ders var geç kalmıyım diye 6.30da uyanıyorum. Liseden beter oldum inanın. Alışma süreci devam edecek..

İzlemeye devam edelim.

5 Ekim 2011 Çarşamba

I'm Here!

Karşındaki kişinin size samimi olup olmadığı konuşurken sizin gözlerinizin içine bakmasıyla anlaşılır. Ben karşımdaki kişinin gözlerinin içine bakmaktan kaçıyorum nedense. Gözlerim birden kaçıyor reflexle. Utanmak mı bu ki? Abi çok belli ediyorum sanırım ya. Ama karşımdakinin dinlerken nereye bakacağımı bilemiyorum aptal gibi. Bazen dalgınlıkla bakıyorum öyle ona, bazen ciddi şekilde yüzüne bakıp onu dinler samimiyetine bakınca gözlerimi karşımdaki kişinin gözlerinde kulaç atarken görüyorum "n'apıyorum ben?" diyorum. O an ne ciddilik kalıyor ne dinlemek zaten. Aferin bana.
Ne yapabilirim ki? :/

Bu kdar yeter, biraz şarkı :)

4 Ekim 2011 Salı

Bi zahmet arama!


Sevgili izleyici bu üni zımbırtısı kazandımla bitmiyor ha söyleyim. Hani deriz ya" kazanayım da gerisi gelir" nah gelir. Abi ortam farklı bi kere tamam kızlar erkekler hoş erkekler karizma kızlar taş v.s de ne yani ulan yarın ne harcayacağını şaşırıyorsun anandan babandan para isteyemiyorsunuz param cebimde kalsın diye makarnaya talim ediyorsun ( geldiğimden beri adam gibi makarna yemedim o ayrı) aç geziyorsun lan. Mağaza sahibine öğrenciyim diye yakarıyorsun adam için kaçıncı öğrenci mağdurusun oysa. Hayat öğrenciysen zor. Belki ilk günlerimi yaşadığım içindir, kestiremiyorum.

Kadere gelecek olusam o ayrı bi mevzu. Kaç senedir aynı sıraları kokladığım kişiyle aynı okulu kazandık hatta aynı bölümü :) gelde kopma arkadaş.. Aynı sınıfta olmadığımıza şükrediyorum. Çünkü o sadece platonik bi aptalca bi duygunun malıydı. hep kulladığım bi tabir var benim aşk smokinim. İşte o smokinin içine koydum onu aklımca. Sanırım görüntü hoşuma gitmişti her ne kadar gerçekçi olmasa da.. Zaten o da bu durumdan pek haz duymuyordu hatta bu konuya tepkiliydi. Kaç senedir birbirimizi bilmemize rağmen karşılıklı diyalog kurmadık. Dersiniz ki çok lazım mıydı diye, değildi. Ama ne zaman yanımdan süzülüp geçse aklıma; çık karşına bi ağzına et sanki sevmek suç ne bu götünün kalkık hali. ne vardı tutup kenara çekip konuşsaydın olacak iş değil saçma duygularını sil at de salak saçma hareketlerden kaçsan iyiydi ama ne oldu bi gram laf etmedik. Aydilge'nin dediği gibi takıntı olmuşsundur. bak kader bile bizi aynı yere savurdu. bunu bi anlama yüklemiyorum. gereksiz neticede. Ama içimden biri dışıma fısıldıyor yakında buraya bu konuda birşeyler karalayacağım konusunda. Bakalım zaman gösterecek bunu.

Tanrım'a Not: Sana söylediklerimi unutma. Parıltı.


3 Ekim 2011 Pazartesi

nefes


Artık bazı şeyler komik gelmeye basladı. Davranıslardır hareketlerdir düşünme tarzım ön yargılarım herşeyim. Farklı ortamlara girdikçe insanın kimyası bundan nasibini alıyor gibi görünüyor. Ha bu iyi yönde bi değişim mi bilemiyorum ama bildiğiniz gibi değişmeyen tek şey deişimin ta kendisidir. Ama bunu iyiliğe yorabilirim gibi duruyor.

Evet okuyucu o lanet sınavdan gçtim yada hep geçtim ama sonunda kazandım. Muğlaya gelmeden önce nasıl yasarım hayatım nasıl olur özler myim tarzında bilimum soru yatıyordu aklımda şimdi ise o düşünceler boşa olduğunu farkettim hayat öyle yada böyle yolunu bulup akıyor ve sen sorgulama imkanı bulamıyorsun bu akan zaman içinde. Küçük bi şehirde olsa bu kent sevmek olmasa da yasamaya çalşmak zorundayım. küçük ama sevimli bi şehir. 4 senelik muğla hayatımın 10. günündeyim.Bu düşünceler değişecek mi acaba? göreceğiz!

Özlemek mi demiştim? kazanmamın en büyük faktörü olan babamı özledim. ondan kaçtım ben birazda. davranışları konuşmaları kazanamamanın verdiği ondaki kızgınlığın bana doğrudan yansıması gözlerindeki alev.. 3 senedir o kadar koymuştu ki artık kurtulayım havasına bölündüm. ama ben göbüşlü alaturka babamı özledim 10 günde, annemden çok..

Hayat devam ediyor, reklamlardan sonra;)

1 Temmuz 2011 Cuma

Aslında buraya çok fazla sey yazmak isterdim. Mesela yazıp yazıp sildiklerimi içimdeki duygu selini fırtınaları taşı toprağı sabah uyandığımda gözüme parıldayıp "hey günaydın sabah oldu" diyen güneşi.. Bir çok şeyi.. Ama nedense o kelimeleri toplayıp bi cümle cümleden paragraf paragraftan bi yazı oluşturamıyorum. Bende o cevher var eminim ama yazıya dökemiyorum nedense.. Bir kaç sene evvel bunlar daha bi coşkulu olurdu. Ergenlik işte. Derdimi yazıya dökmek başkalarına anlatmaktan kolay gelirdi belki de. Buraya dediysem yazıya yani.
Uzunca yazılarım olurdu. Küfürler yağdırdığım, lanetler ettiğim, sevindim ve üzerinde minik göz damlacıkları olan yazılarım.. Belki küfür, lanetten çok bu damlalar yeterdi insanın içinin acımasına. İtiraf etmeliyim ki o yazıları saklıyorum ve her okuduğumda gözlerim doluyor. 'Ben neymişim be'

26 Haziran 2011 Pazar

Kahkehkıh..


Abi survivor bitti şu kamera arkası çıktı ortaya asıl olanlar orta da yalnızız diye ağlaşıyorlar oysa büssürü çekim ekibi var. Ayıp be, ayıp!

Derya aldı ama iyi oldu yılan Nihat'a -.- Ayrıca kral sen değil Taner! Pis perif.

22 Haziran 2011 Çarşamba

unutmak ve unutulmak adına,

Unutmak ve unutulmak hayatın vazgeçilmez tavır, düşünce ve kanunlarından biri. Doğduğumuzdan beridir neyi unutmadık ki bizler? Merak ediyorum soruyorum etrafımdaki insanlara " kendinize ait en eski ne hatırlıyorsunuz ve kaç yaşındasınız?" tarzında. Cevap mı? pek bi'şey söylemiyorlar.. Niye hatırlamıyoruz ki? Mesela ilk doğduğumuzda gözümüze parıldayan ilk ışın demetini, ilk acımız?  acaba ilk ciğerimize dolan oksijen mi acıttı yoksa gözümüzü alan ilk ışık mı? Bilemiyoruz..belki biliyorsunuzdur da ben bilmiyorum.

Bana soracak olursanız ben 5 yaşındaki halimi hatırlıyorum. Babamın memurluğu nedeniyle 20 öğretmen değiştirdim. 7 kere taşındık. Bir sürü arkadaşım oldu. beni unutan biri sürü adamım oldu şehirlerde bıraktığım ve her şehre ait bi ayakkabı kutusuna sığacak anılar.. Ne demiştim 5 yaşındaydım. 2. taşındığımız yer idi. Kardeşim doğuyordu. Evdeydik ebe falan gelmiş hatırlıyorum. Doğduktan sonra bi küçük battaniye ile ayak ucuma yatırılmıştı :) Bunu hatırlamak bile güzel.

Başka neyi unuttuk? İlk aşk unutulmaz mesela ama ilk aşk nasıl olduğu hatırlanır mı? Ya da ne giyiyorduk o gün? Hava ilkbahar mıydı? Tabii ki hayır. Sıradan bi gündü, olan oldu zaten.

Okula ilk başladığım günü hatırlamıyorum mesela. Annemde pek hatırlamıyor sorsam " Ne bileyim kızım" der . Ana okuluna gittim -ama ne gitmek-  beyaz üzerine kırmızı kareli önlüğümüz vardı. okul başladıktan çok sonra alınmıştı. Okul başladıktan bi süre sonra foto çekimi vardı başkasının önlüğünü giydirip çekmişler. Kısacık saçlar, pıtırcık bi burun, çiçekli beyaz bi toka, poz vereceğini bilmeyen masum gözler. Hani hep şiirler yazarlar küçüklük adına gerçekten de öyle ne kadar da safmışım ben öyle. Bak aklıma ne geldi evimizin karşında tren yolu vardı raylar üstüne gazoz kapakları koyardık. Dümdüz olurdu böyle şahane birşey. o eski heyecan kalmadı ama ne severdik onu yapmayı..

Tarih.. Eskiyi özledim.. Küçük olmayı sorumluluklarımın olmadığı zamanı..

-DEVAM EDECEK-

25 Nisan 2011 Pazartesi

Dünden bügüne kalanlar çöpe.


Köklüce sevgiler düşünün böyle çınar ağaçları gibi. Gövdesi olabildiğine kalın, dalları alabildiğine uzun ve gölgesinde dinlenebilecek ziyaretçileri.. Yok yaşamadım böyle şaşalı sevgiler ya da buna benzer bir şey sahi hepsi gerçek miydi? Bilemiyorum. Doğruluğu tartışılır bunların. Kim ne kadar sevgi gerçekten sevdi m yada aşkı yaşadık mı? Bunlar hep muallakta kalacak eminim. Hiç kimse karşındaki kişinin gerçekten sevdiğini anlayamaz bilemez emin olamaz. Bu yüzden zaten buradan kıskançlık doğuyor. Neyse bu konuları ben artık şutluyorum tabir-i caiz ise.


23 Nisan 2011 Cumartesi

14 Ocak 2011 Cuma

Uzun, çok uzun zaman.

Zamanı sündürdüm ben
daha ileri akıyor zaman
Benim hayallerim ileriye akıyor
Koylarım limanlarım herşey ileride
Bozuk gördüğüm gözlerimle ileriyi olduruyorum
Diğerinden uzun olan bacağımla iileriye koşuyorum
Geçmişin ağırlığını sırtımda götürüyorum
Benim kafam ileride birde
İlk kafam ileride bedenim hep geride
Ben var ya ben
Ben sanki koşu bandında ilerliyorum
Yerimde sayıyorum ve zaman
Zaman beni aldatıyor hayallerimle
Onlar birlikte akıyorlar ve ben
Ve ben zamanı sündürüyorum.