1 Şubat 2015 Pazar

Yap şunu!

Her gün üşenmeden yapsak güzel şeylere imza atacağız da olmuyor nedense. Sonra aynaya bakınca buzdolabından soğuyorum. Bi de bedenimi sorguluyorum.
-Hey sen!! Koca göbek eriyeceksin.
-Pişt baldır Roberto Carlos'a bağladın be yavrum

:((

21 Ocak 2015 Çarşamba

Soğuk, oldukça!


Kar niye sevindirir ki insanı? Soğuyor bi kere hava. Ama yine de deli gibi çocuklar gibi seviniyoruz gencinden yaşlısına..
Elimde şemsiye eve koşarken tepemden akan su bi anda kara dönüştü. "Şemsiyenin canı cehenneme!" diyip kapattım hemen. Gözüm sokak lambalarına bakarak eve doğru yavaş yavaş yürüdüm bembeyaz.
Nasıl güzel doğa harikasıdır bu? Taneler gökyüzünden tek başlarına adeta dans ederek ışık saçarak düştüler tepeme. Teoman demişti hani "bi kar tanesi ol, kon dilimin ucuna" çok anlamlı..

Ege de kar görmek ayrı güzel, hele Muğla..

26 Aralık 2014 Cuma

Green Grass





Bir klip  dönüyor gözümde. Birileri seviliyor bir yerde. Birileri bir yerde deli gibi seviliyor.. Adam deli gibi seviyor kadını. Kadın sanki eski acılarını hatırlıyor, derin acıtan saç baş yolduran nefesini kesen o kötü acıları. Seviyor kadında ama korkuyor. Çok korkuyor.. Acıtılmaktan, acınmaktan.. Bir gün ayrılıyorlar. Çok severken ayrılıyorlar. Yaşadıkları şehirde ayrılıyorlar. Gittikleri parklar, kafeler, müzikler, sokaklar, kaldırımlar, ağaçlar anlamını yitiriyor. Artık zaman acıtıyor deli gibi. Deli gibi severken deli gibi acıtıyor içleri..

Zaman.. kimi zaman kimine ilaçtır. Kimi zaman kimine ilaçtır.. Kime kimi zaman ilaçtır sen olduğunu seçemezsin ama istersin ilaç olsun. Adama ilaçtır.. Adam unutur belki. Parklar binalara dönüşür, kafeler el değiştirir, yeni müzikler çıkar, sokaklar isim değiştirir, kaldırımlar boyanır ve ağaçlar sonbaharı yedikten sonra tekrar yeşillenir, dallanır budaklanır tüm heybetiyle.. Kadın zaman kavramını yitirir. Depresyon hırkasını giyer ve deli gibi şarkı söyler. Gözünden bir iki yaş damlar bir iki de kadeh içer.. Parka gider, hırkasına sarılır. Kafeye gider yine eskisi gibi o sandalyeye oturur. Yine acır. Hep aynı müzikler diline dolanır, bi kadeh daha içer, sokaklar özgürlük temsili istediği gibi bağırır dengesini kaldırımda bulmaya çalışır ve gözünden damlayan o minik damlacak ağacın köklerinde yaşam bulur.. 
Aradan zaman geçer ve o sokakta karşılaşırlar başka kadın vardır yanında. Öylece geçer bir yabancı gibi. Öylesine biri gibi. Geçen biri..
Beni hatırla dersin içinden güzel kafanı koyduğun göğsüme.. Kimle karşılaşırsan onda beni ara, yıldızları seyret sonra ne kadar ulaşılmaz ve parlak olduğunu ve beni hatırla deli gibi..

13 Eylül 2014 Cumartesi

Sıcak mı oralarda?

Sıcak mı oralarda?

Bu yılımı yine stajda sürünerek geçirdim. Bakalım artık, ileride bana bi katkısı olur diye umuyorum. Aksi taktirde boşa geçen bir ayım olacak. Ama olsun, 1 ayım hiç değilse evde kös kös oturarak geçirmedim diyebiliyorum.
Staj süresince pek iş yapmasam da iş hayatını görünce etrafımı, isteklerimi, ileriyi ciddi bi şekilde düşünmeme yardımcı oldu. Bü düşüncemi stajı büyük şehirde yapmamın etkisi yok denemez. Büyük şehir de insan koşuşturmacasını görmem beni aşırı hırslandırıp, "onlardan neyim eksik" sorusunu yarattı kafamda. Bende öyle olmalıyım, dedim içimden.
İnsanlar koşuşturma halinde, yüzünde hep bi yarın var. Düşünmeden edemedim. Annem çalışmıyor benim, o bizim öğretmenimiz, doktorumuz, arkadaşımızdı. Peki yıllar akıp geçerken karı-koca çalışarak çocuklarının gelecekleri için çalışırken o çocuklar para mı ister, yoksa annesi babasını daha fazla görmek, sevilmek mi?
Staj yaptığım yerde 09:00-18:00 arasındaydı mesai. Çankaya gibi koca bi ciddiyetin olduğu yerde. Sabah erken kalk -kahvaltı ve trafik için- işe git, aksam 6 gibi çık -çocukları al/alışverişe git- eve gel yemek ye (karı koca çalışıyorsa bide yemek yap yada çocuklara yaptır (o da ara sıra) dışarıdan söyle) sonra saat 8 olsun. Çocuklar küçükse 10'da yatacak ve çocuklarınla geçireceğin 2 saatin var. Biraz daha büyükse 4 saatin. (Biraz daha büyükse ne 2si ne 4ü evde olmaz) Ne kadar az düşünebiliyor musunuz? Her gün Çankaya'ya giderken geçirdiğim o 1 saatlik otobüs+metro yolculuğumda farklı insanlar gördükçe aklımdan geçenler bunlar. Yada otobüsler giderken yanımızdan geçen bi jeep yada spor araba geçerkenki. (İçimden küfürlerim var, yaratıcılıkta sınır tanımadan.)

           Yalnız bi doğum günümde geçti bu arada. Eskiden doğum günümün yazın olmasına üzülür, kızardım. İnsan zaman geçtikçe anlıyor bazı şeyleri. Mesela doğum gününün yaz ayında olmasının ne güzel bi ayrıcalık olduğunu. Tatildesin, doğum gününde yanında olmasını umdukların, ummadan yanında yada olmasında bi sakınca yok. Ailen yanında ne büyük saadet. Geçen yıllarda memlekette kutladık. Üst üste 4 sene gidince sülalece göremediğim bayramlarım var buna rağmen doğum günüm olmuştu. Yazın doğmak güzeldir ey okuyucu.
Babacım da doğum günü hediyesi almış, te o zaman. Ve malum haftaya yine okul maceram başlıyor ve onun bugün aklına gelmiş. Elime şık bi kutu uzatıp "Bak bakalım beğenecek misin kızım" dedi. Görünce şok geçirdim. Çok sevimli ucunda kuğu olan altın bi kolye almış.
 Çok sevindirik oldum çok güzel, çok teşekkür ederim babacım, demekle öylece kala kaldım. Bugünü anlamlı kılan babama gelsin bu yazımda. Olur da ilerde babamla aramızda bi tatsızlık olur, bozuşursak bu yaptığını unutmayayım. Ne kadar aksi, geçimsiz, sert, geri kafalı olsa da baba atadır, geçilmez. Seviyorum köfteoru :*) Baba kelimesini bi zaman sonra kullanamamak düşüncesi hala boğazıma batan diken gibi. Kötü kötü konuşmaya başladım yine seyirci.


 "Its'okay It's love" 'ın finalinde izleyiciye verdikleri mesajla yazıma son veriyorum. Herkes birilerine günaydın, iyi geceler, seni seviyorum der. Peki kendiniz? Doğum günüm kutlu olsun Libby!!

1 Eylül 2014 Pazartesi

Aranan Kan

Yaz tatiline girince her yaz olduğu gibi yine boşluğa düştüm. Bazen diyorum ki yaz tatili 3 ay yerine 1 aycık olsa, okul 2 sömestr olup, o yaz tatilinden kalan 2 ayı paylaştırsalar (tatil olarak) ne iyi olurdu.. Ya da yaz tatiline okul bi çözümde bulabilir. Boşa heba oluyor ne de olsa. Gerçi yaz tatilini "güneş kum deniz" üçlüsüyse dolduran onca insan varken, benim bu tarz düşünceler içinde olmam çok bencilce. Her neyse.
Dengeli dengesizlikteyim. Yani benim sözlüğüm ile anlatmaya çalışırsam; ne mutlu, ne mutsuz; hissizim, nötrüm, tartının ortasındaki noktadayım, orjindeyim ve bu yüzden dengesizim. Mutluluk temalı gene bi bloğa giriş yapıcaz anlaşılan..
Kardeşim küçük bi ameliyat geçirince herkes telaşa düştü. Kıl dönmesi. Korkulacak birşey yok, dönen bi kıl netice de. Mutluyuz bu konuda. :p
Velhasıl ev işleri zatihallerime kaldı. İyi olsun da o, ev kızı olmaya razıyım.

18 Mayıs 2014 Pazar

Açım

Bunu gören insan nasıl kaloriyi düşünmez? Allahım ne de güze görünüyorsun!!
Çok çok manyak bi şekilde pankek mümtelasıyım. Kim bulduysa rahat uyusun dünyanın bir yerinde onun için bol miktarda dua edip mutlu olunuyor. Mutsuz zamanlarımın mutlu olma kaynağı, sabah neşem, balımın sevgilisi!! Sen var yaaaa müthişsiiinn!! Gece gece tatlı krizine girdim.. Peki ya bu?
Yaz gelmişmiş göbüş almış başını gitmiş g*tüş da anya konya. Amaan salla mutlu olmak varken niye bunlardan yoksun kalıyoruz? Hanımlar beyler yemiyerek mutsuz olup beşkarış suratla gezmeye ne gerek var. Yiyin mutlu olsun kendinizi şımartın. Tabii ki aşırıya kaçmayalımm^^


Yapılışı şöyle böyle demek bana göre değil. 1 pankek 2 waffle bunlarada artık ne derseniz. Araştırın deneyin öğreniinn :)
Afiyetler ve mutluluk sizinle olsunn!!

16 Mart 2014 Pazar

Düş önüme aklım.

Ey okuyucu ey aşk sarhoşu! Duy beni duy duy!! Aşk diye birşey yok! Aşk yok, kanmalar var. Sıcak gülümsemeler, nazik tavırlar, sevgi dolu şakalaşmalar.. Hepsinin de manası aşk değil. Duy beni seyirci duy. Çok düşünme, hayal de etme. "Seviyor o da" diye düşünme. "O"nun da dediği gibi erkekler basit yaratıklardır. Basit düşünürler herşeyi. Yaptığımız tüm hareketi tek noktaya çekerler ve istedikleri birşey varsa en basit haliyle uzanır alırlar. Öyle bizim gibi dolambaçlı yollara başvurmazlar. O istediğiniz şeyler diziler de oluyor şekerler. O uzun bacaklı, saçları savrulan, ellerinde çiçekler kapında olan erkekler flimler de.

" O kadar da abartma" diyecekseniz de tamam öyle adamlar yok değil bu konu da hemfikiriz. Ama istatistiklere bakarsak bu küçük olasılıklara tekabül ediyor. Ama biz insanoğlu olarak ölecek bi hastanın yaşama olasılığı ne kadar düşük olursa olsun umut besleriz ya hani bu da aynı hesap. Olur da denk gelirse diyoruz. İtiraf edelim çok aşk filmi izleyip -ah, çekiyoruz.  Bütün suç senaristlerin. ( Sanki onlar da çok mutlu aşk yaşıyorlar, peeeh)

İllla ki ben onu çok istiyorum diyorsanız da küçük bi tavsiye ;sen git bi 3G'ni geliştir, git bi uzun sarı saçlı, mavi lensli bi hatun ol, iki cilve iki naz işlem tamamdır. Elde edemediğin adam yok. Hangi erkek böyle bi kadına karşı kendini geriye çekebilir ki?

Ama en mükemmeli kendin olmak, böyle sevilmek. Kötü hallerini bile severken biz onlara neymiş?

Neyse seyirci. Bugünlerde olabildiğine hassas ve kalbimdeki bahar temizliğinden yorgunum. Kalbüm bu ara tadilatta ve kötü tarafı uzun süreceği benziyor.
Hiç sevilemiyorum..