13 Eylül 2014 Cumartesi

Sıcak mı oralarda?

Sıcak mı oralarda?

Bu yılımı yine stajda sürünerek geçirdim. Bakalım artık, ileride bana bi katkısı olur diye umuyorum. Aksi taktirde boşa geçen bir ayım olacak. Ama olsun, 1 ayım hiç değilse evde kös kös oturarak geçirmedim diyebiliyorum.
Staj süresince pek iş yapmasam da iş hayatını görünce etrafımı, isteklerimi, ileriyi ciddi bi şekilde düşünmeme yardımcı oldu. Bü düşüncemi stajı büyük şehirde yapmamın etkisi yok denemez. Büyük şehir de insan koşuşturmacasını görmem beni aşırı hırslandırıp, "onlardan neyim eksik" sorusunu yarattı kafamda. Bende öyle olmalıyım, dedim içimden.
İnsanlar koşuşturma halinde, yüzünde hep bi yarın var. Düşünmeden edemedim. Annem çalışmıyor benim, o bizim öğretmenimiz, doktorumuz, arkadaşımızdı. Peki yıllar akıp geçerken karı-koca çalışarak çocuklarının gelecekleri için çalışırken o çocuklar para mı ister, yoksa annesi babasını daha fazla görmek, sevilmek mi?
Staj yaptığım yerde 09:00-18:00 arasındaydı mesai. Çankaya gibi koca bi ciddiyetin olduğu yerde. Sabah erken kalk -kahvaltı ve trafik için- işe git, aksam 6 gibi çık -çocukları al/alışverişe git- eve gel yemek ye (karı koca çalışıyorsa bide yemek yap yada çocuklara yaptır (o da ara sıra) dışarıdan söyle) sonra saat 8 olsun. Çocuklar küçükse 10'da yatacak ve çocuklarınla geçireceğin 2 saatin var. Biraz daha büyükse 4 saatin. (Biraz daha büyükse ne 2si ne 4ü evde olmaz) Ne kadar az düşünebiliyor musunuz? Her gün Çankaya'ya giderken geçirdiğim o 1 saatlik otobüs+metro yolculuğumda farklı insanlar gördükçe aklımdan geçenler bunlar. Yada otobüsler giderken yanımızdan geçen bi jeep yada spor araba geçerkenki. (İçimden küfürlerim var, yaratıcılıkta sınır tanımadan.)

           Yalnız bi doğum günümde geçti bu arada. Eskiden doğum günümün yazın olmasına üzülür, kızardım. İnsan zaman geçtikçe anlıyor bazı şeyleri. Mesela doğum gününün yaz ayında olmasının ne güzel bi ayrıcalık olduğunu. Tatildesin, doğum gününde yanında olmasını umdukların, ummadan yanında yada olmasında bi sakınca yok. Ailen yanında ne büyük saadet. Geçen yıllarda memlekette kutladık. Üst üste 4 sene gidince sülalece göremediğim bayramlarım var buna rağmen doğum günüm olmuştu. Yazın doğmak güzeldir ey okuyucu.
Babacım da doğum günü hediyesi almış, te o zaman. Ve malum haftaya yine okul maceram başlıyor ve onun bugün aklına gelmiş. Elime şık bi kutu uzatıp "Bak bakalım beğenecek misin kızım" dedi. Görünce şok geçirdim. Çok sevimli ucunda kuğu olan altın bi kolye almış.
 Çok sevindirik oldum çok güzel, çok teşekkür ederim babacım, demekle öylece kala kaldım. Bugünü anlamlı kılan babama gelsin bu yazımda. Olur da ilerde babamla aramızda bi tatsızlık olur, bozuşursak bu yaptığını unutmayayım. Ne kadar aksi, geçimsiz, sert, geri kafalı olsa da baba atadır, geçilmez. Seviyorum köfteoru :*) Baba kelimesini bi zaman sonra kullanamamak düşüncesi hala boğazıma batan diken gibi. Kötü kötü konuşmaya başladım yine seyirci.


 "Its'okay It's love" 'ın finalinde izleyiciye verdikleri mesajla yazıma son veriyorum. Herkes birilerine günaydın, iyi geceler, seni seviyorum der. Peki kendiniz? Doğum günüm kutlu olsun Libby!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder